Bu gibi ifadeler insanın aklını, düşünce yapısını okşamaya yöneliktir. Çünkü, insanlar genel olarak yeryüzünü aşağıda, gökleri ise yukarıda tasavvur etmektedir. Yukarı taraf yüceliğe, büyüklüğe, azamete yakışır. Allah’ın manevî makamının haşmetini seslendirirken, gökleri nazara vermek arzu edilen maksadı daha iyi anlatacaktır. Nitekim, dua ederken de ellerimizi göğe doğru kaldırıyoruz. Evet rahmet, şefkat, merhamet, yardım -layık makamı itibariyle- yukarıdan iner. Nitekim bir hadiste “Yukarıdaki el, aşağıdaki elden üstündür” şeklinde ifade edilmiştir. Yukarıdaki elden maksat, merhamet edip yardım eden/veren el demektir. Suç işlemenin ve suçlardaki artışın sebepleri şüphesiz çeşitli olduğu gibi, her suçlu insan da şüphesiz aynı karakterde değildir. Dolayısıyla ilk plânda, suç işleyen kişileri bütün özellikleriyle tanımak gerekir. Onların bilinmesi gereken özelliklerinden biri de dinî inanç ve davranışlarıdır. Çünkü dinî inanç veya iman, insanın sosyal davranışı üzerinde tayin edici bir role sahiptir.
Siteyi görüntülemeye devam ederek Gizlilik Politikası’nı onaylamış olursunuz. Abdullah Köse, Delâilü’n-Nübüvve Eserleri (yüksek lisans tezi, 1989), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Metin Şahinoğlu, Anadolu Selçuklu Mimarisinde Yazının Dekoratif Eleman Olarak Kullanılışı, İstanbul 1977, s. Bekir Oğuzbaşaran, Tanzimattan Günümüze Türk Şiirinde Hz. Muhammed (yüksek lisans tezi, 1992), Yüzüncü Yıl ÜniverPinUpbet güncel adres!5@PinUpbethttps://PinUpcasino-tr.com/;PinUpbet Fen-Edebiyat Fakültesi. İmadüddin Halil, Muhammed Aleyhisselam (trc. İsmail Hakkı Sezer), İstanbul 2003. Resmi nikah yapılmadan imam nikahı yapılmasını tavsiye etmiyoruz. Bu konuda sitemizdeki bilgileri incelemeniz faydalı olur. “Allah’ım, bilerek ya da bilmeyerek şirke düşmekten sana sığınırım. Şirk kokusu veren duygu, düşünce, söz ve tavırlarımdan dolayı beni bağışlamanı dilerim. Şüphesiz sen gaybı bilensin (benim gönlümden geçenleri de sen bilirsin).” Özetle söylersek, “riya kapısından girme” yi, bir süre riyakâr olmak anlamından çok, bu kapıyı yakından tanımak olarak değerlendirilmesi daha uygundur. Mealindeki ayette de meleklerin müminlere merhamet ettikleri, bağışlanmaları için dua ettiklerini görmekteyiz. Bu da bu ikinci görüşün de doğruluğunun bir kanıtıdır.
Birçok usulcü ise aklen mümkün görünse de böyle bir mükellefiyetin fiilen varlığı konusunda delil bulunmadığı için bir hüküm belirtmenin doğru olmayacağı kanaatindedir. Peygamber’den İslâmiyet hakkında bilgi aldı ve kendisi müslüman olmamasına rağmen kabilesine İslâm’ı anlatacak bazı kimselerin gönderilmesini istedi. Resûlullah, gönderilecek kimselerin can güvenliği konusunda ondan kesin söz aldıktan sonra Kur’an’ı iyi bilen, çoğu ensardan ve ehl-i Suffe’den bir grubu Münzir b. Amr el-Hazrecî başkanlığında yolladı (Buhârî’nin rivayet ettiği bir hadise göre ise bu heyet başka bir amaçla gönderilmişti, Buhârî, “Meġāzî”, 28). Heyet, Medine-Mekke yolu üzerindeki Bi’rimaûne’ye gelince Âmir b. Mâlik’in öldüğünü haber aldı ve orada bir süre bekledi.
“İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran, 3/159). Özetlersek, farz ve vacip kısımlar mutlaka yapılması gereken sünnetlerdir. Nafile ve adap kısımlar ise yaparsak çok sevabı var. Haramların durumunu sorarsan o da vücudunuzu aids, zehir ve ateş gibi öldürücü şeylerden koruduğumuz gibi ruhumuzu da öldürücü ve zehirleyici haramlardan korumamız gerekir. “Size, kötü olanlarınızı haber vereyim mi; koğuculukla dolaşıp insanlar arasını bozan ve temiz kimselere ayıp isnad edenlerdir.” (İhyâ, Cüz, III, 135). “Mümin dil uzatıcı değildir, lanet okuyucu değildir, kötü iş yapan değildir, kötü söz söyleyen değildir.” (Tirmizî, Kadir, 1978). İnsan, kulağının şükrü olarak bol bol Kur’an-ı Kerim ve nasihat dinlemelidir. Kur’an okunduğunu işittiğinde hemen susup can kulağıyla dinlemeli ki rahmete erebilsin.
Gibi ziyan meydana getiren felâketlere karşı Müslümanlar birleşerek bir fon meydana getirmeli, bu fonda, meydana gelecek para yardım niyetiyle ödenmeli, ziyan zuhur etmediği takdirde de hâsıl olan kârı para verenler taksim etmelidir. Böylece sigortaya para yatıranların evhamlarının tahrikiyle meydana gelen büyük sermayeyi şirket sahibi durumunda olan birkaç kişi kendilerine tahsis ederek, büyük kitleyi fakirleştirip küçük bir azınlığı zengin etme neticesine gitmiş olmamalıdır. Ancak bir ölçüde farklı görünme, bir bakıma da estetik bir ameliye sayılabileceği için, tamamen masum ve helal da olmamalıdır. İslam dinine göre evlatlık mirasa hak kazanamaz. Mal, dinen mirasa hak kazanan kimselere verilir. Ancak daha hayatta iken malından istediği kadar bu kişiye hibe edebilir, fakat miras olarak bırakamaz. Ayrıca öz evlatları varsa bunlar arasında adaletli bir paylaşım yapması uygun olur. Doğum kontrol hapları yumurtanın döllenmesine veya rahme tutunmasına engel olmaktadır. Döllenen yumurtaları düşürme etkisi ise bulunmadığı ifade edilmektedir. Bu durumda cimadan sonra doğum kontrolü için hap kullanmak azl gibi kabul edilebilir.
Hayatının yaklaşık son on yılına kadar tek evli olarak yaşayan Hz. Peygamber’in bundan sonraki evliliklerinin her biri özel sebeplere dayanmaktadır. Bunları başlıca dört noktada toplamak mümkündür. Dine son derece bağlı bazı müslüman hanımları kocaları ölüp dul kalmaları üzerine himaye etmek. Araplar arasında evlilik konusunda yerleşmiş yanlış bazı âdetleri fiilî örnekle değiştirmek. Bir kabileden veya aileden kız alarak bu yolla İslâm toplumunun kaynaşıp bütünleşmesini sağlamak. Kadınları ilgilendiren bazı özel bilgileri hanımları vasıtasıyla diğer müslüman hanımlara öğretmek (geniş bilgi için bk. ÇOK EVLİLİK). Kendisinden bir şey istendiği zaman ona çok ihtiyacı da olsa verirdi. Bir defasında yamaçta yayılan koyun sürüsünü görüp birkaç koyun isteyen bedevîye bütün sürüyü vermişti (Buhârî, “Cenâʾiz”, 28; “Edeb”, 39). Bir hanımın kendisi için dokuduğu bir kumaşı onun üzerinde görerek isteyen sahâbîye hemen çıkarıp hediye etmişti (Buhârî, “Libâs”, 18).